Alemdar İnşaat
Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Alemdar yılın son çeyreğinde başlattıkları
kampanyaları sayesinde yüzlerce kişinin ev sahibi olacağını söyleyerek; “Yıl
sonu yaklaşırken düşen faiz oranlarını da dikkate alarak daha önce % 1,50 olan
oranımızı % 1,29 ‘a çektik. Dolayısıyla şu anda bazı projelerimizde % 1,29’la 10 yıla kadar vadeyle bize taksitle
ev sahibi olmanın yolunu açtık. Bunun müjdesini buradan veriyorum” dedi.
Alemdar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Alemdar Bolu
Objektif dergisine ekonominin ve inşaat sektörünün geleceğiyle ilgili çok
önemli açıklamalar yaptı.
Abdullah Bey, tüm
dünya’da olduğu gibi ülkemizde de dijitalleşme, sürdürülebilirlik, iklim krizi
ve yapay zeka gibi olguların önemi giderek artıyor. Bu durum, İnşaat sektöründe ne gibi fırsatları
doğuruyor? Firma bazında yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
Dünya, özellikle dijitalleşmenin artmasıyla birlikte çok
hızlı bir döngüye girmiş durumda. Tüm sektörlerde bu durum hissedilmeye
başlandı. Bazı sektörlerde daha fazla hissediliyor. Bazı sektörlerde ise zaman
içerisinde yavaş yavaş hissedilmeye başlanacak. İnşaat sektörü ülkemizin önemli
lokomotif sektörlerinden biri. O yüzden kendisini bir yapılandırma içerisine
sokması gerekiyor. Daha çok yatay mimariye döneceğimizi düşünüyorum. Yatay
mimariye dönüşle birlikte inşaat sektöründe kullandığımız malzemelerin cinsinin
kalitesinin özellikle, yeşil dönüşüme ve karbon salınımına uygun bir hale
geleceğini biliyor ve bekliyorum. Dolayısıyla buna uygun olarak bizde kendi
firmamızda çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde bunları hayata
geçirerek bu şekilde üretime başlamayı planlıyoruz.
2025 yılı inşaat
sektörünün de içinde yer aldığı birçok sektörün dönüşüme girdiği bir yıl oldu. Hızlı
bir dönüşümün içine giren sektör yalnızca binalar inşa etmekten uzaklaşıp daha
farklı alanlara eviriliyor. Bu durum beraberinde büyük fırsatlar kadar ciddi
riskleri de getiriyor mu?
Bütün sektörler için hemen hemen aynı şey geçerli. Özellikle
Türkiye’de uzmanlaşma noktasında sıkıntılar yaşadığımız bir gerçek. O yüzden
firmalar ya da kişiler ellerindeki sermayeleri hangi sektör daha hızlı
gelişiyorsa oraya aktarma noktasında biraz aceleci, biraz da fizibil olmayan
işlere girebiliyorlar. Firmaların farklı sektörlerde iş yapmaları çok güzel bir
şey. Ama bunu mevcut sermayelerine
dokunmadan, mevcut
işini etkilemeden ayırabileceği bir kaynak varsa, söz konusu kaynağı da uzun
süre görmezden gelip yok sayabiliyor ise o zaman bu tip işlere girilmesinde
hiçbir mahsur yoktur. Fakat içinde bulunduğu durumu ve işi kurtarmak için
farklı bir iş alanına giriyor ve kıt olan kaynağını ikiye bölerek güçsüz hale
getiriyorsa bu kez mevcut işine de zarar veriyor. Ve bu duruma düşmesi halinde
de piyasadaki diğer firmalara da domino etkisi yapıyor. Çünkü diğer firmaların
ayrı sektörlerde de olsa mutlaka birbirleriyle bağlantıları söz konusu. Zor
durumda kalan firma ister istemez iş yaptığı diğer firmaları da ciddi olarak olumsuz
etkileyebiliyor. Onun için fırsatlar var ama risklerde şu dönemde oldukça
fazla. O yüzden çok dikkat etmek gerekiyor. Benim yıllardan beri edindiğim
tecrübe doğrultusunda önerim; önce gerçek işine yatırım yaparak, işini büyütmek
doğrultusundadır. O yüzden biz bütün enerjimizi kendi işimize ve sektörümüze
vermeye çalışıyoruz.
Bu
hızlı ve çok yönlü dönüşümle birlikte ortaya çıkacak yeni trendler
nelerdir?
Bu hızlı dönüşümle birlikte bizim gözlemlediğimiz turizme
doğru bir kayma olduğu yönündedir. Bu
etki Kartalkaya’da yaşanan yangın faciası ile ilgili de olabilir. Fakat bunun da iyi fizibil edilmesi
gerekiyor. Çünkü ülke genelinde turizm sektörünün 5 yıllık dönemi bizim için
çok kritik görünüyor. Buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Onun dışında hizmet
sektöründe de çeşitli kanallar var. O
kanallarda da bu aktiviteleri görüyoruz. Uzun soluklu olmayanları da açıkçası
görmekteyiz. Bu işe profesyonel bir ekiple başlayıp iyi bir sermaye gücüyle
girenler başarılı oluyor ve uzun yıllar farkındalık yaratarak çalışabiliyorlar.
Bolu’da inşaat
deyince akla ilk gelen firmalardan birinin yönetim kurulu başkanı olarak 2025
yılının son çeyreğinden beklentileriniz nelerdir?
2025 yılına biz çok güzel umutlarla girmiştik. Hatta onun
röportajını da birlikte yapmıştık. 2025 yılı 2023 ve 2024 yıllarının ardından
zirve yapmayı planladığımız bir yıl olarak önümüzde duruyordu. Fakat 19 Ocak
günü sabah uyandığımızda Kartalkaya’da yaşanan yangınla birlikte Bolu’da turizm
sektöründe çok ciddi bir sorunla karşılaştık. Bolu’da turizm sektöründe 7 bin kişi
çalışıyor. Tedarikçileri ve aileleri ile birlikte bunun 40 bin kişiye tekabül
ettiği bir sektörden bahsediyoruz. Yani
40.000 kişiye hitap eden bir sektördeki daralma, % 20 seviyelerine inen doluluk
oranlarıyla birlikte ister istemez aylık bazda 1 milyon liralık bir para
girişinin de önüne geçmiş oldu. Bu durum ister istemez tüm esnafımıza,
tacirimize ve tabandaki herkese etki etti. O yüzden ilimiz normal ekonomik kriz dışında
ekstra etkilendi. Bunun yanında yine 19 Mart tarihinde İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olayı yaşandı. Süreçle ilgili davaların
başlamasıyla birlikte bir dalgalanma oldu. Normalde düşmesini beklediğimiz faiz seviyesi
düşmedi hatta çıktı. Bugün bile o günkü seviyeye henüz gelmiş değiliz. Dolayısıyla
tüm bunlar bizim öngörülerimizi ters yüz etti. Ayrıca dünya’da gelişen çok
farklı olaylar oldu. İsrail- İran savaşı, Trump’ın vergileri artırması, bitecek
denilen Ukrayna –Rusya savaşının devam etmesi ve Suriye’de yaşanan gelişmeler
beklediğimiz ve hayal ettiğimiz gerçeklikle karşılaşmamızı engelledi. Fakat
enseyi de karartmıyoruz. Önümüzde 3 aylık bir dilim var ve bu dilim içerisinde
– enflasyon oranlarından gelen rakamlara rağmen- 2026 yılına biraz daha ayaklarımız yere
basarak gireceğimizi düşünüyorum.
Alemdar İnşaat güncel
kampanyaları sayesinde her zaman gündemde kalmayı ve kendisinden bahsettirmeyi
başarıyor. Yıl sonu yaklaşırken yeni kampanyalarınız hakkında bilgi verir
misiniz?
Yıllardır konut sektöründe hizmet veren bir firma olarak
ülkemizde ki konut sektörünün kredili konut sistemine bağlı olduğunu biliyoruz.
Bu yüzden kendimize özgü olarak uyguladığımız bir sistemimiz var. Bu sistem
doğru bir sistem ki bir çok firma tarafından çok hızlı bir şekilde taklit
edilmeye başlandı. Demek ki doğru bir yerden ve noktadan başlamışız. Biz bu
sisteme ilk başladığımız zaman çeşitli eleştiriler almıştık. Geldiğimiz noktada
bu sistemle yüzlerce insanı ev sahibi yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Yıl
sonu yaklaşırken düşen faiz oranlarını da dikkate alarak daha önce % 1,50 olan
oranımızı % 1,29 ‘a çektik. Dolayısıyla şu anda bazı projelerimizde % 1,29’la 10 yıla kadar vadeyle bize taksitle ev sahibi
olmanın yolunu açtık. Bunun müjdesini buradan verebilirim.
Cumhuriyetimizin 102.
Yılı ile ilgili olarak neler söylemek istersiniz?
29 Ekim 1925 Cumhuriyetimizin 102. Yıldönümü. İkinci yüzyıl
sloganıyla başladığımız bir yüzyıl var önümüzde. Bu yüzyılımızın ilk 2 yılının
çok iyi geçtiğini söylemek çok kolay değil. Ama ben hala umutluyum. Bildiğiniz
gibi ben çok pozitif bir insanım ve bugüne kadar da hiçbir şekilde umudumu
kaybetmedim. Türkiye’ye inanıyorum. Atatürkçü ve milliyetçi bir insanım.
Dolayısıyla şunu buradan belirtmek isterim ki önümüzdeki günler Türkiye için
çok güzel olacak. Bunun sebebi şu; yaptığımız hatalardan tabii ki kaynaklanan
durumlar söz konusu. Fakat dünya konjektürü biraz da Türkiye’ye bir rol
biçiyor. Devlet büyüklerimiz de bunun gereğini yapıyorlar. Neticede Türkiye
önümüzdeki dönemde dünya’nın parlayan yıldızı olacak. Atatürk’ün gösterdiği
hedefler doğrultusunda da inşallah muasır medeniyet seviyesine ulaşacağız.
Son olarak ne mesaj
vermek istersiniz?
Özellikle ticaret yapan ve ticaretle uğraşan tacirlerimizin son 2-3 yıldır çok büyük zorluklar çektiklerini biliyoruz. Kendilerinin hem ekonomik anlamda, hem işgücü anlamında, hem de ihracat noktasında zorlandığı bir süreçten geçtiğini biliyoruz. Görüyoruz ki gerçekten de Türk sanayicisi, taciri ve esnafı çok dinamik ve çok güçlü. Bu süreçleri inanın dünya’da hiçbir tacir ya da esnaf atlatamazdı. “Öldürmeyen her darbe güçlendirir” noktasında oldukça güçlendiğimizi düşünüyorum. Şunu da belirtmek isterim ki artık daha fazla güçlenmek istemiyoruz. Bundan sonra en azından bir rahata erişip, biraz nefes almak istiyoruz. Yaklaşık 2,5 milyon tacir ve 3,5 milyon esnaf bu ülkenin vergisini ödüyor, bu ülkenin ihracatının tamamını yapıyor. Bu ülkede ki devlet memurlarının maaşlarını ödüyor. Kendi personelinin maaşlarını ve SGK primlerini ödüyor. Harçları ve ekstra vergileri ödüyor. Bunların hepsine razıyız ama biz artık güçlendik. Yeter Artık!