Alemdar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Alemdar, Bolu Objektif Haber Sitesine İnşaat sektörünün geleceğiyle ilgili çok önemli açıklamalar yaptı.
Abdullah Bey, Türkiye ekonomisinin temel dinamiklerinden inşaat sektöründe 2021 yılının son üç ayında yüzde 40'ları bulan maliyet artışları ve kur etkisi mevcut projelerde yavaşlamayı, yeni projelerde ise ertelemeleri beraberinde getirdi. Maliyet hesaplaması yapamayan sektörün daha öngörülebilir bir ortam için yatırımlarda beklemeye geçmesiyle inşaat sektörü yılı daralmayla tamamladı. Bu durum sektör istihdamı için de risk yaratıyor. Tüm bu bilgilerin ışığında 2022 yılı beklentileriniz yerel ve ulusal bazda nedir?
Türkiye’de son aylarda yaşanan olaylar, dünyadaki gelişmelerinde etkisiyle hem ekonomik, hem sosyal hem de kültürel anlamda ciddi olarak bizleri etkiledi. Bunu sadece Türkiye’nin problemi olarak görmüyorum. Dünya ölçeğinde bir sorun yaşanıyor. Bu durum pandeminin etkisiyle de mevcut sistemin artık kendisini taşıyamaması gibi bir riski de barındırıyor. Çünkü dolara endeksli bir sistemde artık bir kesim ülkeler sürekli üretiyor. Ürettiğinden fazla tükettiği için borç yüküne girerek faiz ödüyor. Bu durum bir süre sonra çevrilemez bir duruma geliyor. Süreç bizim sektörümüzü daha çok etkiledi. En çok maliyet artışlarının olduğu sektörlerin başında sizinde dediğiniz gibi bizim sektör geliyor. Hem navlun ücretlerinin artması hem de küresel ölçekte emtia fiyatlarının yükselmesi bizim sektörümüzü direkt vurdu. Bu durum hem sektörde bazı projelerin yavaşlamasına, yeni başlayacak olan projelerin ise başlaması noktasında tereddütlerin oluşmasına neden oldu. 2022 yılı için beklentilerimi ise şu şekilde sıralayabilirim; “2022 yılının ilk 3 aylık çeyreğinde sistemin kendi dinamiklerini oluşturacağını ve belli bir noktaya geleceğini düşünüyorum. Bunu Ocak ayı itibari ile yavaş yavaş görmeye başladık. Kurlarda daha stabil bir durum, faizlerin artık daha fazla düşürülmemesi ya da sabitlenmesi gibi… Bunlar emtia fiyatlarının da dizginlenmesini beraberinde getirdi. Ama asıl önemli olan şey bana göre şudur; Ciddi bir enflasyonla karşı karşıyayız ve bu enflasyon genelde ilk başlardaki fiyat artışlarına daha sonra da durgunluğa sebep oluyor. Bu geçmişte de hep böyle yaşandı. Bütün krizlerden sonra bir durgunluk oluşur. Bu durgunlukta tahminime göre 6 ay gibi bir zaman alacak. Bu süreç içersinde bazı alanlarda özellikle de şişirilmiş fiyatlar noktasında söz konusu fiyatların en az % 20 ya da % 30 bandında geri geleceğini düşünüyorum. Bu geri gelme sağlandıktan yani bu daralma yaşandıktan sonra normale dönüş sürecinin hızlanacağını ve Haziran ayından itibaren de sektörün normale dönerek eski ivmesine doğru hızlıca yükseleceğini düşünüyorum. İnşaat sektöründe üretim açısından daha önceki yıllara göre bir karşılaştırma yapacak olursak %20 ya da % 30 bandında bir daralmanın olduğundan söz edebiliriz. Şu anda konutlarda fiyatların yükselmesinden dolayı kiralama noktasında ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bu durum yaşananların bir tık daha yukarıya gitmesine neden olacak ve korkarım ki ilkbahar döneminde konut fiyatlarının yükselişine hep birlikte şahit olacağız.
Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 5'ini oluşturan ve önceki yıllarda büyümenin itici güçlerinden olan inşaat sektörünün en önemli sorunlarından biri dizginlenmesi giderek güçleşen maliyet artışı. Bir diğer önemli konu, -bozulan finansman yapılarından kaynaklanan ve inşaat sürelerinde yaşanan gecikmeler- bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Aslında tüm sektörler için bu söyledikleriniz geçerli. Türkiye ölçeğinde de baktığımızda maaşlar artıyor, gelirler artıyor ama giderler gelirlerden daha çok arttığı için otomatikman herkesin sermayesi daralıyor. Örneğin bizim sektörümüzde kendi sermayesi ile 100 daire üretilebilen bir firma 2022 yılında bunu 60 ya da 50’ye çekmek zorunda kalacak. Çünkü sermayeler reel anlamda eridi. Bu sermayelerin tekrar eski haline gelmesi tekrar aynı noktalara ulaşması için bizim sektör olarak bir zamana ihtiyacımız var. Bu da tahminimce 2023 yılının ortalarını bulacak. Tabi her şey iyi gider ve herhangi bir aksama olmazsa… Bunu son derece iyi niyetle söylüyorum. Onu dışında maliyet artışları özellikle emtiadaki maliyet artışları inanılmaz boyutlara ulaştı. Bunları zaten şu andaki fiyatlara yansıtma imkânımız da yok. Örnek verecek olursam; demirdeki 4 kat artışı, dairelere 4 kat olarak yansıttığımda zaten bu daireleri hiç satma şansım olmaz- ki biz bunları yansıtmadığımız halde şu anda daireleri satma noktasında belli bir trend doğrultusunda ilerliyoruz. Öbür türlüsü kendi ayağımıza sıkmak olur. Bu durum tüm firmaların kârlılığından feragat etmesini yani belli bir süre boşa çalışmasını getiriyor. Neticede firmalar “çarkı çevirelim ama zarar da etmeyelim, kârda etmeyelim. Bu süreci böyle geçirelim” noktasına gelmek zorunda kalıyorlar. Zaten bunun dışında da yapılacak çok fazla bir şey yok. Neticede bu finansman dengeleri bir şekilde hem özsermaye olarak hem giderler olarak hem de satışlar olarak belli bir noktada buluşmadığı sürece böyle gidecek. Az önce söylediğim gibi 6’ıncı ya da 7’inci aylar gibi bu noktaların belirli bir yerde kesişeceğini ve ondan sonra da her şeyin normale döneceğini tahmin ediyorum.
2022'de beklenen yüksek enflasyon ve faizler inşaat sektörünü sizce nasıl etkiler? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Sektör olarak genelde kredili satışlar üzerinden yapıyoruz satışlarımızı… Kredili satışlarda da faizlerin yükselmesi bizim satışlarımızı otomatikman etkiliyor. Çünkü insanların gelir düzeyleri belli. Belli bir rakamın üzerinde aylık ödeme yapmaları mümkün değil. İnsanların öncelikli giderleri barınmadan önce yeme-içme, giyim ya da eğitim olarak sıralanıyor. Ondan sonra iş barınmaya geliyor. Bu açıdan baktığımızda faizlerin düşmesi bizler için çok önemli. Bu ortamda politika faizi her ne kadar düşük seyretse de piyasada bir de gerçek faiz var. Bu gerçekliğe baktığımızda da konut kredi faizleri kamu bankaları dışındaki özel sektör bankalarında gerçekten çok yüksek. Biz bu durumu firma olarak kendimiz çözmeye çalışıyoruz. Uzun zamandan beri yaptığımız bir uygulamamız var. Kendi finansmanımızla bize ödemeli sistemde yine makul bir çözümle insanları ev alabilecek bir konuma getirmeye çalışıyoruz. Bu konuda bugüne kadar ciddi çalışmalar yaptık. Bundan sonrası içinde yeni projeler üzerinde çalışıyoruz. Neticede bizim işimiz bu. Yıllardır bu sektördeyiz. Biz bu sektörde olduğumuz sürece insanların bir şekilde ev sahibi olmasını sağlayacağız. Bunun içinde ne gerekiyorsa ve hangi adımları atmamız gerekiyorsa bu adımları atacağımızın da müşterilerimiz ve bize inananlar tarafından bilinmesini istiyoruz.
Bazı kesimler 2022 yılında bir erken seçim bekliyor. Bu durum, hükümetin seçim ekonomisine yönelik atacağı bazı adımları getirebilir. Kamu bankaları yeni kredi paketleri, faiz indirimleri, yeni kamu destekleri, vergi ve harç indirimleri gibi… Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Valla, bugüne kadar Türkiye’de olmaz dediğimiz her şey oldu, olur dediğimiz hiçbir şeyde olmadı. Şu anda böyle bir ortamdan geçiyoruz. Şahsi düşüncemi söylemek gerekirse; 2022’de yapılacak bir seçim ne Türkiye’ye yarar, ne Türk ekonomisine yarar, ne de Hükümete yarar. Dolayısıyla kimseye yaramayan bir seçiminde olacağını ben düşünmüyorum. 2022 yılının bir toparlanma yılı olması gerekiyor. Bu yılı her anlamda yani hem ticaret yapanlar hem diğer kurum ve kuruluşlar hem de diğer vatandaşlar olarak özellikle geçtiğimiz pandemi döneminde aldığımız darbelerin tedavi edilmesi ve toparlanma süreci olarak görüyorum. Bu anlamda da 2023 yılının Haziran ayında yani normal bir zamanda yapılacak olan bir seçimin hem ülkemiz hem de bizim açımızdan çok daha iyi sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Netice de bu sene olacak bir seçimin ertesinde bize daha büyük fırtınalarla daha büyük sorunlarla geri döneceğini tahmin etmek çok zor değil.
Piyasa oyuncularının güvenini, motivasyonunu yukarı çekecek her türlü gelişme bu noktada inşaat sektörü için önemli. Bu konuda sizce neler yapılabilir?
Son dönemlerde imalat sektörü diye bir moda var. Tamam, imalat sektörü çok önemli, imalat sektörümüzün son dönemlerdeki performansı belli bir noktaya ulaştı. Fakat şu durum kesinlikle göz ardı ediliyor. Biz ürettiğimiz malı iç piyasanın ihtiyacından fazlasını dışarıya sattığımız sürece iç piyasadaki enflasyonu körüklemiş oluyoruz. Buna ek olarak ben istediğim ürünü bulamıyorum. İstediğim ürünü bulamadığım zamanda istediğim imalatı da zamanında yapamıyorum. Bu da bizim hem milli gelire olan katkımızı azaltıyor hem de içerde ciddi anlamda bir sorunlar yumağına dönüşüyor. Bu Profilden baktığımız zaman inşaat sektörünün de Türkiye ekonomisi içersindeki yerini oturttuğumuz zaman bu sektörü yok saymak mümkün değil. Bugün, bankalar ya da devlet üzerinden KGF kredilerinin belli sektörlere verilirken belli sektörlerin de ayrıldığını görüyoruz. Hayır, kardeşim biz ekonominin içersindeyiz. Bu sistemin içersindeyiz. Bu işin yükünü bizde taşıyoruz. Dolayısıyla ben bu tip desteklerde inşaat sektörünün kesinlikle ayrılmaması gerektiğini düşünüyorum. İnşaat sektörünün üvey evlat muamelesi görmesine gönlüm razı olmuyor. Neticede bu ülkede tabi ki imalatçılar önemli ama bizlerde onlar kadar bu ülkeye katma değer sağlıyoruz. Bizimde bu tip desteklerden inşaat sektörü olarak kesinlikle faydalanmamız gerekiyor.
Kur sabit olmadığı sürece konut fiyatlarında ciddi bir düşüş yaşanabilir mi?
Kur, eninde sonunda sabit olmak zorunda. Kur sabit olmazsa bu süreçler zaten hiçbir zaman bitmeyecek. Kur, Türkiye’deki ya da Amerika’daki enflasyon oranınca artabilir. Bu zaten iktisadın doğasında olan bir şey. Bu olmazsa zaten sorun vardır. Bunun dışındaki dalgalanmalar ve aktivitelerin kesinlikle durması gerekiyor ki hem faiz normale dönsün hem de piyasa kendi fiyatlamasını yapsın. Kendi üretim maliyetlerini ve kendi satış fiyatlarını da belirleyebilsin. Dolayısıyla konut fiyatlarında ciddi bir düşüş olması için durgunluğun 6 aydan çok daha uzun sürmesi lazım. 1 yıla yayılması lazım. Eğer 1 yıla yayılırsa değil konut diğer fiyatlarda da ciddi anlamda geri gelmeler olur. Çünkü herkes elindeki malı ölü fiyatına satıp nakite geçme ihtiyacı hissedecektir. Dolayısıyla bu durum Türk ekonomisi içinde çok iyi bir sonuç değildir. Sıkıntılı bir süreç demektir. İnşallah bu durgunluk sürecini Haziran ayına kadar atlatırız ve normal yükseliş ivmemize geçeriz diye düşünüyorum.
Hükümetin uyguladığı faiz indirimi ne ölçüde piyasaya yansıdı?
Hükümetin uygulamış olduğu politika faizi uygulaması piyasaya hiçbir şekilde olumlu yansımadı. Çünkü piyasa kendi faizini kendi normları içersinde kendi piyasa koşulları içersinde oluşturuyor. Hükümetin uygulamış olduğu düşük faiz politikası uygulaması belki bugün için değil ama gelecekte Türkiye’de uygulanmak istenen sistemin bir öncüsü olabilir. Şu ana kadar aradan geçen sürede bunun piyasaya yansımalarını görmüş değiliz. Hatta piyasada tam tersi etki yaptı. Ticari faizler, bireysel krediler ve konut kredileri ciddi anlamda yükseldi.
Kişisel You Tube kanalınızdan yayınladığınız videolar hem Bolu hem de ülke genelinde yoğun ilgi görüyor. Böyle bir kararı nasıl verdiniz? İleride ne gibi yenilikler düşünüyorsunuz?
Kişisel You Tube kanalı fikrini daha öncede düşünmüştük ama zaman problemi yaşadığımız için çok fazla bu konulara giremedik. İşimiz gerçekten yoğun seyrediyor. Hem sektörümüzde hem de insanların yaşadığı ortamlarda bilgilendirme noktasında eğer bir bilgimiz varsa bunu toplumla paylaşmak adına böyle bir yola başvurduk. Yaptığımız çekimlerde gerçekten olumlu tepkiler aldık. Hatta olumlu eleştirilerde aldık. –Niye daha sık yapmıyorsunuz? “ ya da “ Niye daha farklı konulara girmiyorsunuz?” gibi… Şimdi yeni çalışmalarımız devam ediyor. Her ay 3 ya da 4 tane olmak üzere inşaat sektörü ağırlıklı olmak üzere çeşitli konulardan seçim yapıp bu konulardan kısa kısa videolar çekmeye devam edeceğiz. Bu süreci ben biraz daha ileriye götürmeyi düşünüyorum. İnsanlar gerçekten de sosyal medyayı çok iyi kullanıyor. Bir şey aradıklarında da oradan açarak bakabiliyorlar. O anlamda çorbada bizimde tuzumuz olduğu için mutlu oluyoruz. Buradan herhangi bir beklentimiz yok. Sadece bildiklerimizi insanlarla paylaşmak istiyoruz.
Son olarak takipçilerimize neler söylemek istersiniz?
2021 yılının Türkiye ve Dünya açısından çok olumlu geçmediğini düşünürsek 2022 yılının özellikle sağlık açısından sonrasında da ekonomik ve sosyal açıdan insanlar adına çok güzel bir şekilde geçmesini temenni ediyorum. Sözlerimi, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle tamamlamak istiyorum; “Yalnız tek bir şeye ihtiyacımız vardır, çalışkan olmak.” O yüzden çalışalım ve boş konuşmayalım yeter!