“Artık dünya’nın döndüğünü kabul etmemiz gerekiyor” Alemdar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Alemdar firma olarak kurdukları sistem sayesinde pek çok kesimden binlerce insanı ev sahibi yaptıklarını söyleyerek; “güncel faiz oranının 3 olduğu bir yerde biz bunun yarısı olan 1,5 üzerinden devam ediyoruz. Gayette iyi gittiğimizi söyleyebilirim” dedi. BTSO Yönetim Kurulu Başkanı olarak yurt içi ve yurt dışında çeşitli temaslarda bulunduğunu belirten Alemdar; “ Bir Bolulu olarak söylemek gerekirse; risk almayı fazla sevmiyoruz. İnanın gittiğimiz her yerde çok agresif bir risk alma var. Ve çok agresif bir gelişme var. Onun için artık “istemezük” modundan çıkmamız gerekiyor. Böyle devam edersek Bolu’yu mevcut çağın ilerisine taşımak gibi bir imkânımız olamayacak” biçiminde konuştu. Abdullah Bey, ülke genelinde konut satışları Ocak-Mayıs döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 25,4 oranında artarak 584 bin 170 olarak gerçekleşti. Konut sektörü ile ilgili olarak bazı kesimler tarafından yapılan olumsuz algıya rağmen bu artışın sebebini neye bağlıyorsunuz? Her zaman söylediğimiz gibi yine arz talep çizgisine bağlıyorum. Yaklaşık 3 yıldır faizlerin yüksek olmasından kaynaklanan biriken bir talep var. Bu yüzden böyle bir satış gerçekleşti. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir husus daha var; geçen yılın aynı dönemleriyle bu yılın aynı dönemlerini kıyasladığımız için bir baz etkisi oluştu. Bu baz etkisiyle sanki yüzde 25’lik bir artış varmış gibi görünüyor. Aslına bakarsanız bunu son beş ya da 10 yıla yaydığınız zaman böyle bir artışın sadece baz etkisinden kaynaklandığını görebiliriz. Türkiye genelinde Ocak-mayıs döneminde gerçekleşen ipotekli konut satışları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 98,7 artışla 88 bin 606'ya yükseldi. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 14,9 olarak gerçekleşti. Bu durum sizce normal mi? Piyasanın sağlıklı gelişimi açısından bu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Konut satışlarında faizlerin düşüşleriyle birlikte ciddi bir şekilde konut fiyatlarında artış beklentisi oluştu. Bu beklentiyi gören ihtiyaç sahipleri de bugünkü şartlardan konut kredisini kullanıp ileride bunları tekrar yapılandırabilirim düşüncesiyle konut alımına yöneldi. Bu yüzden fiyatlarda ve rakamlarda bu şekilde artışları görmüş olduk. Konut fiyatları tartışmaların odağında kalmaya devam ederken, ev sahipliğindeki düşüş, faizlerdeki yüksek seyir, kiraların yüksek olması gibi etkenlerle vatandaş zorlanmaya devam ediyor. Alemdar İnşaat olarak faizler konusunda müşterilerinize önemli avantajlar sunuyorsunuz. Yılın ikinci yarısında ev sahibi olmak isteyenler için güncel kampanyalarınız hakkında bilgi verir misiniz? Az önce de belirttiğim gibi en büyük sorunumuz faizlerin yüksek olması. Çünkü ihtiyaç sahiplerimizin birçoğu kredili satışlardan konut alıyor. Biz bunu düşünerek yıllar önce kendi sistemimizi kurduk. Ve bu sistemimize yıllardır devam ediyoruz. Bizim sistemimizdeki oranlar, güncel faiz oranlarının takriben yarısına tekabül ediyor. Dolayısıyla bu oran ev sahibi olmak isteyenler için çok ciddi bir avantaj sağlıyor. Biz bu sistemi önceden dönemsel olarak yapıyorduk ama sürekli hale getirdik. Bundan sonra da devam etmeyi planlıyoruz. Yani güncel faiz oranının 3 olduğu bir yerde biz bunun yarısı olan 1,5 üzerinden devam ediyoruz. Gayette iyi gittiğimizi söyleyebilirim. Geçtiğimiz Ocak ayında Kartalkaya’da yaşanan facia özellikle turizm sektörüne büyük bir darbe vurdu. Bolu’daki oteller büyük bir açmaz içine girdi. Bu konunun çözümü noktasında geçtiğimiz aylarda çeşitli toplantılar ve etkinlikler gerçekleştirdiğinizi biliyoruz. Gelinen son aşama hakkında bilgi verebilir misiniz? Bolu Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu konuda yaklaşık 3-4 aydır ciddi anlamda çalışmalar yürütüyoruz. Bu felaketin ardından otellerdeki doluluk oranlarını takip ettiğimiz için ciddi düşüşleri gördük ve bu oranları nasıl tolere ederiz diye kafa yormaya başladık. Bununla ilgili odamız üyesi olsun olmasın il turizm ve kültür müdürlüğüne bağlı tüm otelcilerimizi bir araya getirdik ve bu çözüm önerilerini birlikte oluşturmaya başladık. Kartalkaya faciasından sonra yangın yönünden denetimler Bolu’da yapılmaya başlandı. Bunlarla ilgili komisyonlar kurulmaya başlandı. Bolu, diğer illere göre çok daha fazla bir şekilde denetlendi. Denetlenmeye de devam ediyor. Bu anlamda birçok otelimiz kendini yeniledi ve yangın yönünden yeni ruhsatlarını aldılar. Bazı otellerimiz de ise ruhsat alma çalışmaları devam ediyor. Her şerde bir hayır vardır dersek bu sayede otellerimizin tamamını elden geçirmiş olduk. Hepsini hem yangın yönünden hem de güvenlik açısından daha güvenli bir konuma getirmiş olduk. Bundan sonraki süreçte ilimizi ziyaret edecek yerli ve yabancı turistlerin çok daha güvenli bir ortamda olacaklarını söyleyebiliriz. Bir de şunu özellikle belirtmek isterim ki; Bolu’nun 4 önemli gelir kaynağı varsa bunlardan birisi turizmdir. Turizm alanında tescilli 9500 civarında yatağımız var. Ayrıca turizm sektöründe sezona göre değişmek kaydıyla 7 bin kişiye doğrudan istihdam sağlanıyor. Otel sahipleri ve aileleri ile birlikte yaklaşık 25-30 bin insanımız – Bolu’nun nüfusunun yaklaşık %10’una denk geliyor- buradan ekmek yiyor. Lojistiğinden tutun, her türlü ihtiyacını karşılama noktasında olsun, sarf malzemesi noktasında olsun, ilimize gelen turistlerin yaptığı harcama ve katkıları da göz önüne aldığımızda turizm, kanatlı et sektöründen sonra ikinci plandaki bir gelir kaynağımızdır kentimiz adına… Otellerimizde yangına bağlı olarak konaklama anlamında ciddi düşüşlerin olması da ilimizi son dönemde ciddi bir gelir kaybına uğrattı. Ekonomik krizle mücadele eden ülkemizde Bolu olarak ikinci bir kriz daha yaşıyoruz. Ticaret ve Sanayi Odası olarak bu krizin aşılması noktasında hem milletvekillerimizle, hem valimiz, hem de belediye başkanımızla birlikte tüm kurum temsilcilerimiz ile yaptığımız toplantılarla Bolu’yu ayağa kaldırmak adına Ticaret ve Sanayi Odası olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Bu konuda bize destek olan herkese buradan ayrıca teşekkür etmek isterim. Otellerimizle ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin, kapanmaların olduğu dönemlerde TOBB’a ve üst bakanlıklara iletilmek suretiyle sorunların çözümüne katkı sağladığımızı da oda olarak belirtmek isterim. Abdullah Bey, geçen sayımızda yılın ikinci yarısının büyük bir hareketliliğe sahne olacağını belirtmiştiniz. Bu açıklamanız geniş kesimlerden büyük bir kabul görmüştü. Fakat yılın ikinci yarısı beklenmedik bir şekilde İsrail- İran savaşı ile başladı. Haziran ayında beklenen faiz indirimi ertelenerek sabit bırakıldı. Son gelişmeler ışığında neler söylemek istersiniz? Biz bu yorumu savaşı öngörmeden yapmıştık. Ayrıca bazı belediye başkanlarımızın tutuklanması da gündeme geldi. Bununla ilgili bir duraksama süreci yaşadık. Tüm bu yaşananlara rağmen ben yine aynı kanaatimi devam ettiriyorum. 1-2 ay gecikmeyle de olsa yıl sonuna kadar Türkiye’de ciddi bir faiz düşüşü olacağını düşünüyorum. Tacirimizin sırtına binen bu faiz yükünün bir an önce kalkması gerekiyor ve bu konuda da umutluyum. Hükümetimizin bu konuda çalışmalar yaptığını biliyorum. Hep birlikte bu süreci atlatmak adına faiz oranlarının makul bir seviyeye düşmesi ve kredi imkânlarının da tacirimiz açısından ivedilikle açılması gerekiyor. Uzun zamandır büyük fedakârlıklar yapıldı. Sermayeler erime noktasına geldi. Enflasyondan dolayı kâr oranları inanılmaz düştü. Bunun tek çözüm yolu ülkemizdeki faizin bir an önce düşmesinden geçiyor. Abdullah Bey, iş dünyasındaki başarılarınızın yanı sıra Ticaret ve Sanayi Odası başkanı olarak da oldukça nitelikli işlerin altına imzanızı atıyorsunuz. Son olarak Amerika Birleşik Devletlerine giderek Bolu iş dünyasının Amerikan pazarına açılması noktasında önemli temaslarda bulundunuz. Amerika ziyaretinizin kapsamı hakkında bilgi verir misiniz? Bizim Şikago’da dünya ticaret merkezi adı altında TOBB’un kurduğu bir sistem var. Bu sistem dünya’da hiçbir ülkenin bugüne kadar kurmadığı bir sistem. Bu sistemi yerinde görmek içim özellikle gitme ihtiyacı hissetmiştim. Uzun zamandan beri bunu planlıyordum. ENS Lamine Ahşap Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin sahibi Eren Sarınalbant kardeşimizle birlikte gitmek nasip oldu. Ege İhracatçılar Birliğinin düzenlediği fuar ve toplantılara katılmak üzere kendi imkânlarımızla gittik. İlk 3 günlük süreçte TOBB’un Şikago’da bulunan ticaret merkezini ziyaret etme şansımız oldu. Daha sonra Ege İhracatçılar Birliğinin düzenlediği fuar ve toplantılara katıldık. İhracat açısından bakacak olursak bugün Amerika Birleşik Devletleri dünyada en çok tüketen ülke. Bu yüzden ihracat açısından mutlaka rol alınması gereken bir ülke olarak Amerika Birleşik Devletlerini görüyoruz. İçinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıların atlatılması noktasında tüm firmalarımızın mutlaka ihracat odaklı olmasından yanayız. Bunun içinde gerek şahsım gerek odam adına bana sorulan sorulara cevap verebilmek için bizzat yerinde görüp incelemek istedim. Orada büyükelçimizi ve ticari ataşemizi de ziyaret etme şansımız oldu. Onlarda bize destek konusunda son derece istekli davrandılar. Onlara da buradan sizin kanalınızla sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Özellikle şunu belirtmek isterim ki; .buradan, oturduğunuz yerden TOBB vasıtasıyla Şikago’da şirket kurabiliyorsunuz. Buradan ürünlerinizi gönderebiliyorsunuz. Orada ürünleriniz karşılanıyor ve depolanıyor. Nereye gönderilmesi gerekiyorsa gönderiliyor. Yani herhangi bir personel istihdam etmeden de belli bir süre içerisinde siz tüm bu hizmetleri alabiliyorsunuz. Ayrıca oradaki pazarlama görüşmelerinde bile TOBB size destek oluyor. Fuarlara katılmak istediğinizde, gönderdiğiniz ürünleri fuarlarda sergilemek istediğinizde bunları tekrar yine ticaret merkezinin deposunda başka müşteriler için de sergileyebiliyorsunuz. İnanılmaz muhteşem imkânlar var. Ayrıca ticaret bakanlığımızın sağladığı sübvansiyonlarla palet başına 20 dolar olan aylık depolama ücretleri aylık 4 dolara düşmüş durumda. Amerika’da bir litre şişe suyunun 4 dolar civarında olduğunu düşünürsek sudan ucuz bir depolama sisteminin olduğunu görürüz. Bunun için ihracat potansiyeli olan tüm firmalarımızın bizimle iletişime geçmesini öneriyorum. Yine BTSO yönetim kurulu üyeleri ile birlikte Çerkezköy TSO ve Çorlu TSO ile işbirliğini geliştirmek amacıyla “ Kardeş Oda” protokolü imzaladınız. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Bolu, bir turizm kenti. Aynı zamanda beyaz et sektöründe yine Türkiye’de söz sahibiyiz. Bunun yanında bir öğrenci kentiyiz. Ama dördüncü bir ayak olarak sanayi sektörünü, özellikle de yeşil sanayiyi hiçbir zaman görmezden gelemeyiz. Bunun için bu işi başarmış ve bu işlerde duayen haline gelmiş özellikle Çorlu ve Çerkezköy Ticaret ve Sanayi Odaları ile birlikte hareket etmek istedik. Bir de bizim akreditasyon ile ilgili olarak çalışmalar yürütmemiz gerekiyor. Dolayısıyla akreditasyon anlamında da karşılıklı odalarla bilgi alışverişini hem personel düzeyinde, hem meclis düzeyinde, hem de yönetim düzeyinde yapmamız gerekiyor. Bu yüzden çeşitli ziyaretler gerçekleştirdik. Çanakkale ve İnegöl Ticaret ve Sanayi Odalarını’da bu çerçevede ziyaret ettik. Karşılıklı olarak başardığımız işleri birbirimize anlatma şansımız oldu. Buradan bir sinerji doğdu. “ Kardeş Oda” olayı ise çok daha farklı bir şey. Daha önce Söke TSO ile olmuştuk. Daha önceki dönemde Yalova TSO ile kardeş oda olmuştuk. Çerkezköy ve Çorlu ile birlikte kardeş oda sayımız arttı. “ Kardeş oda” demek birbirini her anlamda kollayan, gözetleyen, yaptığı bir projeyi kardeşi ile paylaşan ya da birlikte proje yaparken birbirleriyle bütünleşen anlamına geliyor. Bu anlamda biz kardeş odalarımızla çok iyi iletişimler kurduk. Bundan sonraki süreçte de bu iletişimleri artırarak Bolu’ya ve odamıza faydalı işler yapmak istiyoruz. Son olarak vermek istediğiniz mesajlar nedir? Türkiye ve Dünya büyük bir sınavdan geçiyor. Hem ekonomi anlamında, hem de doğa olayları anlamında. Yönetimlerdeki sıkıntılar, siyasetçilerin olumsuz katkıları gibi etkenler yüzünden böyle bir süreçten geçiyoruz Bolu özelinde konuşursak; artık Boluluların öncelikle çevredeki illere bir bakması gerekiyor. Bolu biraz içine kapanık, bugünkü halimizden çok memnun bir tavır sergiliyor. Bu da bizim özümüzde var. Bir Bolulu olarak söylemek gerekirse; risk almayı fazla sevmiyoruz. İnanın gittiğimiz her yerde çok agresif bir risk alma var. Ve çok agresif bir gelişme var. Düzce, Çorlu ve Çerkezköy örneği var. Muhteşem işler başarmışlar ve çok güzel sinerjiler oluşturmuşlar. Onun için artık “istemezük” modundan çıkmamız gerekiyor. Böyle devam edersek Bolu’yu mevcut çağın ilerisine taşımak gibi bir imkanımız olamayacak. Onun için ben buradan tüm Bolulu hemşehrilerime sesleniyorum; “ Artık vizyoner, daha ileri görüşlü ve kendini geliştiren bir Bolu istediğimizi ve bununla ilgili ne yapmamız gerektiğini de oturup konuşmamızın zamanının geldiğini düşünüyorum. Bu anlamda başta Sayın Valimiz, siyasi partilerimiz, belediye başkanımız olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarına, üniversitemize ve tüm meslek odalarına çok büyük bir rol düşüyor. Bu anlamda neler yapılabileceğini görmemiz gerekiyor. Bununla ilgili mutlak suretle bir konsensüs oluşturarak çalışmalara başlamamız gerektiğini düşünüyorum.