Abdullah bey, son birkaç yıldır düşüş eğiliminde olan ve yılın son çeyreğinde toparlanma belirtileri gösteren inşaat sektörünün 2025 yılında yeniden hareketlenmesi öngörülüyordu. 2025 yılı önce Kartalkaya faciası ile başladı. Sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrasında yaşanan olaylar gündeme damgasını vurdu. Tüm bu yaşanan gelişmelerin ışığında İnşaat sektörünü neler bekliyor? Önümüzdeki dönem için beklentileriniz nelerdir?
2023 ve 2024 yılını baz aldığımızda bu yıl itibarıyla Bolu özelinde sektörde ciddi bir hareketlenme görüyoruz. Daha fazla ruhsatın alındığını ve inşaatın başladığını görmekteyiz. Bunun sebebi geçtiğimiz 2 yıl boyunca maliyetlerin aşırı artması ve sektörde ciddi anlamda bir özkaynak erozyonu oluşturmasıydı. Fakat geldiğimiz noktada; konut fiyatlarının belli bir seviyeye gelmesi, inşaat maliyetleriyle bir şekilde dengeyi kurmasıyla birlikte bu yıl daha fazla inşaatın ilimizde yapıldığını göreceğiz. Kartalkaya faciası özellikle Bolu ve ülke turizmi açısından iyi bir örnek teşkil etmedi. Olayların gelişimine bakacak olursak; özellikle turizm sektöründe, yapılarımızda ve işletmeler bazında eksikliklerimizi görmüş olduk. Bunları ivedi bir şekilde başta Sayın Valimiz olmak üzere resmi kurumlar düzeyinde bir an önce düzenlenmesi ve kanunlar çerçevesinde ilgili prosedürlere uygun hale getirilmesi noktasında ciddi bir çalışmaya şahit olduk. Bu durum Bolu ve ülkemiz açısından da önemli bir gelişme oldu. Önümüzdeki dönemde bu yaraları sarmak çok zor görünüyor. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bunu atlatmak çok zor ama hayat bir yandan da devam ediyor. Biz de Bolu’daki turizmi bir şekilde ayağa kaldırmak zorundayız. Bunun için çalışmalar Bolu genelinde devam ediyor. İnşallah, kurban bayramı öncesinde bütün tesislerimizin hazır hale geleceğini düşünüyorum. İnşaat sektörüne gelecek olursak; krizlerde ve olaylarda ilk etkilenen sektörlerin başında bizim sektörümüz geliyor maalesef. Son 2 ya da 3 yıldır bekleyen bir talep var. Tüm bunları göz önüne aldığımızda son dönemde yaşadığımız Kartalkaya olayları ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan protestolardan sonra kısa bir süre duraklama olacağını, bunun akabinde de bekleyen talep doğrultusunda özellikle Mayıs ortası gibi İnşaat sektöründe ciddi bir canlanma olacağını düşünüyorum. Ne olursa ve ne yaşanırsa yaşansın günün sonunda iş; ‘arz ve talep’ dengesine geliyor. Eğer bir yerde bir talep varsa, bir arz varsa bunun mutlaka bir şekilde karşılanması gerekiyor. O yüzden önümüzdeki dönemde kaldığımız yerden devam edeceğimizi düşünüyorum. Konut ve İnşaat sektörü açısından 2025 yılının ikinci yarısının çok verimli olacağına inanıyorum.
Faiz indirimlerinin inşaat sektörü açısından ne kadar önemli olduğunu geçmiş dönemlerde yaptığınız açıklamalardan biliyoruz. Politik ve reel faiz oranlarının gidişatını son gelişmeler doğrultusunda nasıl değerlendirirsiniz?
Aslında Mart ayı başında Konut kredisi noktasında düşüşler başlamıştı. Bunun ilk sinyallerini almaya başlamıştık. O arada yaşadığımız olaylardan dolayı söz konusu süreç duraklama evresine girdi. Mart ayı enflasyonunun Nisan ayı başında geldiği nokta % 38’ler seviyesinde olduğuna göre bu durum birkaç ay içerisinde kaldığımız yerden yolumuza devam edeceğiz anlamına gelir. Yıl içerisinde de konut kredi faizlerinin %2 ya da biraz üstünde kapatacağını düşünüyorum. Bu durum sektörde ciddi bir canlanmaya sebep olacak ve bir ivmeyi de beraberinde getirecektir. Beklentim bu yöndedir.
Gayrimenkul sektörü, artık sadece mülk satın almak ya da kiralamaktan ibaret değil. Yeni nesil yatırımcılar yaşam tarzına uygun ve sürdürebilir projelere yöneliyor. Bu konuda firma olarak ciddi çalışmalarınızın olduğunu biliyoruz. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
Aslında biz yıllardan beri bunu özelde uyguluyoruz. Bunun prototiplerini çok fazla yaptık Uygulamalarını da yaptık. Kişiye özel projeler üretiyoruz. Kişinin kendi arsası da olabilir ya da bizden talep edebilir. Arsasının üzerine yine kendi isteklerine ve yaşam tarzına uygun projeyi birlikte üretip onunda imalatını yapmak suretiyle bunu sağlıyoruz. Önümüzdeki dönemde yeni bir açılım doğrultusunda binalarımıza sadece ısıtmayı değil, soğutmayı da gündeme alıyoruz. Söz konusu aşama olmazsa olmazlardan bir tanesi. Bunun devamında da yine kendi enerjisini kendi üreten ve dışa çok bağımlı olmayan -yeşil enerjiyle- kendini ikame eden yapıları gündemimize almış bulunuyoruz. Dünya değişiyor, insanlar değişiyor. Hayat değişiyor. Dolayısıyla da projeler de buna uygun olarak değişmek zorunda. Çağa ayak uyduramadığınız zaman ister istemez geride kalıyorsunuz. Günümüzde geride kalmak bir önceki çağa baktığınız zaman çok daha kötü bir şey. Çünkü o kadar hızlı gelişme var ki; bunu takip edemediğiniz zaman hemen oyun dışı kalabilirsiniz. Bu anlamda diğer tüm firmalara da günümüzün ve çağımızın kurallarına göre hareket etmeleri noktasında önlemler almalarını öneriyorum.
Türkiye’de konut fiyatları son 10 yılda yaklaşık 10 katına çıktı. Buna yatırımcı açısından bakarsak farklı, ev satın almak isteyenlerin penceresinden bakarsak daha da farkı bir bakış açısıyla değerlendirebiliriz. Bu perspektiften bakınca görüşleriniz nelerdir?
Buna son 10 yıl yerine son 2 ya da 3 yıl diyelim. Son 10 yılı baz aldığımız zaman rakamlar daha fazla çıkacaktır. Maalesef son 2 ya da 3 yıl içerisinde rakamlar 10 katını buldu. Bu durum enflasyonun ülkemizdeki gelişimi doğrultusunda bu seviyeye geldi. Bu rakamlar önce imalata yansıdı. Daha sonra da konut fiyatlarına dönüşerek karşımıza geldi. İşçilik giderlerimiz arttı. Malzeme ve genel giderlerimiz arttı. Bunun dışında kurumlarla olan harçlar ve vergiler buna paralel olarak arttı. Yaklaşık 10 kata yaklaşan bir rakamla şu anda karşı karşıyayız. Buna bağlı olarak gelirlerinde 10 kat artmasıyla tüm bunların birbirlerini karşılayabileceğini düşünüyorum. Henüz, gelirler bu noktaya gelmedi. Önümüzdeki günlerde beklentimiz odur ki, gelirlerde bu maliyetleri yakalasın. Bu durumda başa dönmüş olacağız. Gelir – Gider dengesi maliyetlerle beraber birbirlerini karşıladığında, alım gücü de bu doğrultuda 10 kat arttığında piyasa kendi dengesini kendisi yakalayacaktır. Tüm bunlar enflasyonun düşüş hızına bağlı. Enflasyon, önümüzdeki dönemde şu andaki ivmesini sürdürerek düşüşünü gerçekleştirirse bu yakalama bir an önce olacaktır. Çünkü önümüzdeki yılbaşında maaşlar biraz daha bu noktaya yaklaşacak. Bir sonraki yılbaşı biraz daha yaklaşacak. Biz de ticaret erbapları olarak bundan faydalanmış olacağız. Gerçekten de alım gücü bizim için çok değerli. Alım gücünün olmadığı bir yerde, mal üretmenin zorluklarını da hep birlikte yaşayarak görüyoruz.
Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı olarak ilimiz için çok önemli çalışmaların altına imzanızı atıyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde BTSO’ da, Yeniçağa OSB için çok önemli imzalar atıldı. Bundan başka ilimizin hangi ilçelerinde yeni organize sanayi bölgelerinin yaşama geçirilmesi planlanıyor? Bu konudaki çalışmalarınızı öğrenebilir miyiz?
Bolu’ya ilk organize sanayi bölgesi 37 yıl önce yapıldı. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Onun dışında Bolu ve ilçelerinde - Gerede'yi bunun dışında tutuyorum. Çünkü orada ayrı bir Ticaret ve Sanayi Odası var- ilimize ikinci bir organize sanayi bölgesi yapma imkânı olmadı. Yeniçağa organize sanayi bölgesi de yaklaşık 27 sene önce başlatılan, o zaman ki imkânlarla gündeme getirilen bir saha. Bunun yapımını Allah bize nasip etti. Bizden önce bu çalışmada emeği geçen herkese buradan teşekkür ediyorum. Son bir yıldır oradaki istimlâkleri belirli bir noktaya getirdik. İmar planları yeniden düzenlendi. Geçen yıl ilk tahsislerimizi yapmaya başladık. Şu anda yaklaşık olarak 12 firmaya tahsislerimizi yaptık. 2025 yılı başında da altyapıyı yapacak firmaya ihalemizi yaptık ve ihale sürecini bitirdik. Nisan ayı başında da şantiyemiz kuruldu. Yeniçağa ilçemizde bir dönem Türkiye'nin en büyük ikinci sanayi sitesi vardı. Ve orada Dorse imalatları yapılıyordu. O dönemin tüm tır şoförleri Yeniçağa ilçemizi çok iyi biliyorlardı. Yeniçağa bu yüzden bir odak merkezi idi. Yeniçağa ilçemiz günümüzde de artık bu noktaya doğru evirilecektir. Yaklaşık 100 parsel var. 60'a yakın sanayi kuruluşu bekliyoruz. Tabii bunları özenle, özelliklerine göre seçiyoruz. Çevreyi kirletecek hiçbir sanayi kuruluşuna orada yer olmayacak. Yeniçağa gölünün’ de doğal güzelliklerini göz önüne aldığımızda 5 ya da 10 yıl sonra Yeniçağa'da bambaşka bir siluetle karşılaşacağız. Hem turizmi, hem sanayisi olan hem de nüfusunu 3 hatta 5 katına katlamış bir Yeniçağa'yı görmek mümkün olacak. Buradan hem Bolu'ya hem de ilçemize hayırlı olsun demek istiyorum.
Dörtdivan ilçemizdeki OSB çalışmaları ASKİ engeline takılmış durumda
Bunun dışında Dörtdivan ilçemizle ilgili olarak bir organize sanayi bölgesi çalışmamız var. Buradaki çalışmalar ASKİ engeline takılmış durumda. ASKİ'nin su havzası içerisinde görülüyor. Bunu çözmek adına başta Sayın Valimiz olmak üzere ilçe kaymakamımız ve ilçe belediye başkanımız ile birlikte organize bir şekilde çalışmaktayız. İlimizin milletvekilleri ile siyasilerimizin de destekledikleri bir proje bu. Onlardan da yeterli desteği alıyoruz fakat ASKİ işini bir türlü istediğimiz noktaya getiremedik. Eğer ASKİ çekincesini o bölgeden kaldırırsa- ki; o bölgeyle hiçbir alakası olmayan bir yer. Bu konuda da ileri bir aşamaya geçeceğiz. Bizim bu çalışmalardaki en büyük amacımız söz konusu ilçelerde ki kaybettiğimiz nüfus oranını geri kazanmaktır. Onun içinde bu çalışmalara hız veriyoruz.
Seben ile ilgili bir organize sera projemiz var
Seben'de 90 derece sıcaklıkta bir yeraltı kaynağımız var. Ve bu kaynak maalesef şu anda boşa akıyor. Bir sondajla yaklaşık 25 hektarlık bir alanda kapalı sera yapma şansımız var. Bu ısı değerinin nasıl bir değer olduğunun anlaşılması açısından söylüyorum; eğer bu ısı değeri Bolu'da olsaydı tek bir sondajla 5500 konutu ısıtabiliyorduk. Bunun 3 sondaja çıkması durumunda yaklaşık 75- 80 hektarlık bir alanda organize sera yapılabiliyor. 50 hektarlık bir organize sera, açık alandaki 2500 hektarlık bir alanda üretilen ürüne eşdeğer ve maliyeti de dışardaki'nin 10'da biri... Yani buradaki kazançlar çok ciddi ve burada üretilen ürünlerin tamamı ihraç ürünü oluyor. Yüzde 98'sini ihraç edebilecek durumdayız. Seben ilçemizin iklimi gereğince domatesten tutun, muza kadar söz konusu ürünleri organize seralarda yetiştirme imkânımız var. Bolu'nun büyüklerinin, siyasilerinin özellikle de Sebenlilerin buna mutlaka el atması lazım. Bu projeyi hayata geçirirsek Seben ilçemizi başka bir hüviyete ve başka bir geleceğe taşımış olacağız.
Mudurnu için bir organize besi serası projemiz var
Mudurnu'da hayvan yetiştiriciliği ve tarım çok ön planda. İlimizin en çok büyükbaş hayvanına sahip olan ilçesi. Dolayısıyla burada bir organize besi yine entegreleri ile birlikte yapılabilir. Bununla ilgili bir alan da var. Burada belediye ile birlikte çalışmaları yürütüyoruz. İnşallah bu proje'de önümüzdeki dönemde hayata geçmiş olur.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Son olarak şunu söylemek isterim; Ülkemiz, dünya ile birlikte çok ciddi bir dönemden geçiyor. Ve Türkiye dinamikleri ile birlikte dimdik ayakta... Özellikle savunma sanayimizin son geldiği nokta bizi gururlandırıyor. Zaten bugün bu kadar dik durabiliyorsak ve ayaklarımız yere sağlam basıyorsa bunu da bir noktada savunma sanayimize borçluyuz. Organize sanayi bölgelerimiz ülkenin her yerine dağılmış durumda... Yine savunma sanayimiz aynı şekilde ülkenin her yerine dağılmış durumda. Önceden sadece Marmara bölgesinde olan sanayileşme yavaş yavaş Anadolu'ya doğru ilerliyor. Bu durum nüfusun tekrardan Anadolu'ya döneceği anlamını taşıyor. Ve Türkiye için bu zor günler geçtiğinde çok başka bir ülke göreceğiz. İnşallah önümüzdeki dönemin en parlak ülkelerinden birinde yaşamak bize ve çocuklarımıza nasip olacak. Bizim beklentimiz bu yöndedir. Bunun için yapmamız gereken şey; " Sen-Ben kavgalarını bırakıp, Biz olabilmek ve Bizimle ilgili neler yapabileceğimize bakmaktır.” Dünya'da bunu başarabilen ülkeler ayakta kalacak. Başaramayan ülkeler ise önümüzdeki dönemlerde maalesef çok şey kaybedecek.