Alemdar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Alemdar, inşaat sektöründe yaşanan sıkıntılardan çıkış için çok önemli açıklamalar yaptı. Boluspor Kulübünde Tesislerden Sorumlu Başkan Vekili olarak da görev yapan Alemdar bir yanda da Bolu Ticaret ve Sanayi Odasında, Yönetim Kurulu Üyesi olarak ilimizin ekonomik yaşamına önemli dokunuşlar yapıyor. Abdullah Alemdar ile inşaat sektörünün geleceğinden, Boluspor’a uzanan kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik.
Abdullah Bey, İnşaat sektörü, pandemi ve döviz kurlarındaki artış nedeniyle sıkıntılı bir süreçten geçiyor. 2020 yılında sağlanan kredi olanaklarıyla konut satışı desteklenmiş ve müteahhitlerin ellerindeki stokları tükenmişti. 2021'in geneline baktığımızda ise sektörün beklentilerin altında seyrettiğini görüyoruz. Yine 2022'de açıklanan üç yeni paketle konut alım ve satımı kısmen kolaylaştırıldı ama tüm bunlar sizce yeterli mi? Yapı sektörünün tekrar canlanması için sizce atılması gereken adımlar nelerdir?
2020 yılında birçok kredi imkânı ve devletin destekleriyle elimizdeki stokları tükettik. 2021 yılının son çeyreğinde yaşanan kur atağı ve bunun emtia fiyatlarına dolaylı ya da doğrudan bir şekilde artışa sebep olması neticesinde özellikle bizim sektörde bazı kalemlerde maliyet artışları 5 katına kadar çıktı. Bu durum ister istemez sermaye yapılarında ciddi anlamda bir daralmaya sebep oldu. Kendi yaptığım hesaplara göre şu şekilde söyleyebilirim; “250-300 konut bandında üretim kabiliyetine sahip olan Alemdar İnşaat, geldiğimiz nokta itibariyle bunu 100-150 konut bandına kadar çekti.”Daha önceki yıllardan da kaynaklanan üretimdeki düşüş bu vesileyle iyice gerilemiş oldu. Buna kendi bölgemizle alakalı olarak kış şartlarının çetin geçmesi ve 3 ay gibi bir süreç içersinde hiç üretim yapamama noktasında olmamızda katkı sağladı. Geçtiğimiz aylarda yapılan yeni bir teşvikle de konut alıcılarına bir fırsat daha doğdu. 0,98 gibi devletimizin cazip bir şekilde bir konut kredisi faiz uygulaması oldu. Bu da eldeki mevcut stokların hemen hemen tamamen bitmesine sebep oldu. Konut sektörünün 2022 yılında geldiği nokta için bir değerlendirme yapacak olursam şu anda tam durma diyemeyiz ama durma noktasına çok yakın bir seviyede olduğunu ifade edebilirim. Bizim sektörümüz öyle bir sektör ki ben bunu buharlı lokomotiflere benzetiyorum. İlk çalıştırdığımızda yani ilk kalkış anında sarf ettiğimiz efor çok yüksek. Bunu belli bir noktaya getirdikten sonra durdurmakta yine aynı şekilde… Dolayısıyla şu anda bizim lokomotif hemen hemen durdu ya da durma noktasında… Dolayısıyla tekrar kömür atılması lazım. Tekrar buhar elde edilmesi lazım. Buharında çok iyi kullanılıp lokomotifin tekrardan harekete geçirilmesi gerekiyor. Peki, bize lazım olan kömür nedir? Öncelikle daralan sermaye yapılarının banka ve özel kredilerle, teşviklerle yükseltilmesi gerekiyor. Evvela bunun yapılması lazım. Şunu söylemeye çalışıyorum; Bizim sektörde proje yapmanın maliyetleri inanılmaz boyutlara ulaştı. Bu da ister istemez müteahhitleri bu işlere girmekten de imtina ettiriyor. Bunun için öncelikli olarak sermaye yapımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Bunu güçlendirebilmemiz içinde desteğe ihtiyacımız var. İkincisi emtia fiyatlarının artık makul bir seviyeye gelmesi gerekiyor. Bu noktada devletimiz doğal olarak olması gerekeni yapıyor. Neticede bizim döviz ihtiyacımız var. Döviz ihtiyacımız olduğu içinde Çin ve diğer Uzakdoğu ülkelerinden gelen mallarda da ciddi anlamda bir düşüş gözlemliyoruz. Onların transferlerinde, nakliyelerinde, lojistik desteklerinde sorunlar yaşandığını göz önüne aldığımızda ülkemizin taşını, toprağını, kerestesini, seramiğini yani ne ürettiysek dışarı satmaya çalışıyoruz. 2 yıldır Turizm gelirlerimizde çok ciddi düşüşler olması, cari açığımızın artması yüzünden de ciddi ölçüde dövize ihtiyacımız var. Böyle olunca da iç piyasada ülkemiz seramik üssü olmasına rağmen seramik bulamıyoruz, mermer üssü ama mermer bulamıyoruz. Kereste bizden çıkıyor ama kerestede ciddi sorunlar yaşıyoruz. Parke bulamadığımız dönemler oluyor. Orman ürünlerine dayalı hammaddeleri bulamadığımız çok dönemler oldu. Bulsak ta afakî fiyatlara, akıl almaz rakamlara bulabiliyoruz. “Para bir yana, iş bir yana” şekline döndü iş. Dolayısıyla bunların hepsi bizim sektörümüzü ciddi anlamda yaraladı ve geriletti. Bu saydığım maddelerin ivedilikle düzeltilmesi lazım. Yoksa bizim bu lokomotif kolay kolay kalkmaz.
Lokomotif kalkmazsa ne olur?
Eğer kalkmazsa konut fiyatlarındaki artışlar astronomik boyutlara ulaşır. Kira fiyatları inanılmaz noktalara gider. İnsanoğlunun öncelikli hedefleri arasında önce gıda gelir. Sonrasında giyinmek gelir. Daha sonrasında da barınmak gelir… Barınma noktasında insanlar maalesef çok zor bir duruma düşebilir. Benim bugün başlayacağım projenin en erken 3 ila 6 ay proje süreci var. Ruhsat alım sürecinden sonra projenin büyüklüğüne göre minimum 8 ila 12 ay inşaat süreci var. Bu dönem kış aylarına denk gelirse bu süre iyice artıyor. Biz bugün lokomotife kömür atsak bunun bize dönüşü en iyi ihtimalle 2023 yılının ortaları olur. O yüzden burada zaman kaybına kesinlikle tahammülümüz yok. Bir an önce inşaat sektöründe işi bu olan, mesleği bu olan ve sektörden para kazanarak istihdam yaratan insanlara sermaye yapılarına yönelik olarak destek sağlanması gerektiğini düşünüyorum.
Girdi maliyetlerindeki artış, döviz kurundaki dalgalanmalar ve enflasyon-faiz etkileri gibi nedenlerle önünü göremeyen pek çok müteahhit, yeni yatırımlara girmeyip şu an beklemeyi tercih ediyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Aslında bunu sebepleri ve sonuçlarıyla ilk sorunuzda cevaplandırdım ama şunu eklemek istiyorum; “Örneğin siz sermayenizin % 60’nı kaybetmişsiniz. Bir şekilde enflasyona yenilmişsiniz. Ya da yaptırım gücünüz düşmüş. Önceden elinizdeki sermaye ile 4 birim iş yaparken şu anda 1 birim bilemediniz 1,5 birim iş yapabiliyorsunuz. Dolayısıyla burada bu işi yapan müteahhit arkadaşlarımız ‘elimdeki bu 1,5’luk kısmı da kaybeder miyim? ‘ korkusuyla yatırıma girmek istemiyorlar ve beklemeyi tercih ediyorlar.” Bu bekleme süreleri de az önce yukarıda saydığım konuları ve sakıncıları daha da körüklüyor ve tetikliyor.
Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede, sürekli artmakta olan genç nüfusu hesaba katarsak, yapı sektörünün tekrar canlanacağını teorik anlamda söyleyebiliriz. Nüfus artışı, sadece konut ve gayrimenkule olan talebi artırmakla kalmayacak; ulaşım, sosyal ve altyapı tesis ihtiyaçlarının da tekrar düşünülmesini ve üretilmesini sağlayacak. Bu konu hakkında sizin değerlendirmeniz nedir?
Hükümetimiz, konut ve inşaat sektörünü çok ön plana çıkardığı için eleştiriliyor. Neticede bir Avrupa ülkesi değiliz. Avrupa ülkeleri, 1800’lü yılların sonunda ve 1940’larda yatırımlarını yapmış. Her türlü altyapısını oluşturmuş. Konut başta olmak üzere pek çok şeyini ayarlamış. Nüfusları hem artmıyor hem de yaşlanıyor. O yüzden bunlarla alakalı yatırımlar yapmıyorlar. Sosyal devlet politikalarına yönelmiş durumdalar. Dolayısıyla yeni konut ve yeni proje ihtiyaçlarını da hissetmiyorlar. Türkiye gibi gelişmekte olan, göç alan ve sürekli olarak nüfusu artan bir ülkede -İnşaat sektörü niye ilk planda geliyor? – şeklinde soru soran arkadaşlarımızı ben açıkçası yadırgıyorum. Çünkü her şey altyapıdan başlar. Her şey yolla, suyla, kanalizasyonla, elektrikle ve doğalgazla başlar. Ve bu konutla devam eder. Bunu söyleyen arkadaşlar, bir akşamüzeri, okul döneminde gitsinler herhangi bir lisenin önüne arabalarını çeksinler ve oradan çıkan öğrencileri izlesinler. Sonrasında şu soruyu kendilerine sorsunlar; Bu öğrencilere nasıl iş vereceğiz? Bu öğrencilere nasıl aş vereceğiz? Bu öğrenciler yarın evlendiğinde nerede oturtacağız? Sonrasında bu konuda yönelttikleri eleştirileri bir kez daha gözden geçirsinler. Dolayısıyla ülkemizde ciddi anlamda konut ihtiyaç vardır. Türkiye’de ciddi anlamda altyapı yatırımlarına ihtiyaç var. Bu süreç kesinlikle kesintiye uğratılmamalıdır. Eğer uğrarsa bugün yakındığımız enflasyon oranlarını, inşaat sektöründen kaynaklı olarak önümüzdeki dönemde gıda ve diğer sektörlerin çok çok üzerinde görürüz.
Bazı sektör temsilcileri, ''İnşaat malzemelerindeki artışları önleyemiyorsak, inşaatlardaki diğer bir önemli payın sahibi arsalarla ilgili yeni planlamalar yapılmalı” şeklinde görüş ifade ediyorlar. Bu anlayışa katılıyor musunuz? Bir diğer önemli konu da kentsel dönüşümlere teşvik edecek düzenlemelerin yapılması gerektiği. Bu alanlarda yapılacak çalışmalar konut, inşaat ve yapı sektörünü yeniden hareketlendirebilir mi?
Burada gerçekçi olmak lazım. Dünyada arz-talep mevzusu var. Yeteri kadar arzı üretiyorsan, yeterinden daha fazla arzı üretiyorsan arsa fiyatları geri gelir. Şimdi sen arzı üretmiyorsan, arsa fiyatları neden geri gelsin? 5 daireye vereceği yeri 6 daireye, 8 daireye vermek varken niye 4 daireye versin? Veremez. Çünkü burada arz-talep dengesini oluşturmak lazım. Bunun için burada görev öncelikli olarak belediyemize düşüyor. Belediyemizin her zaman bir adım önde olması lazım. Yeni arsaları ve konut alanlarını ivedilikle üretmesi lazım. Kentsel dönüşümde bu sorunun içerisinde… Bolu gibi küçük illerde kentsel dönüşüm maalesef sağlanamıyor. Maalesef yapılamıyor. Dolayısıyla bu yapılamadığına göre, şehirde hızlıca büyüdüğüne göre artık bizim şehir içindeki kötü yapılaşmaya, daha önce yapılmış yapılarla ilgili bu aşamada çok fazla kafamızı yormaya gerek yok. En azından şehir dışında, tarıma dayalı olmayan. Tarımsal üretimin yapılamayacağı alanlarda arsa üretimini artırarak arsa fiyatlarını ve arsalardaki kat karşılığı oranlarını bence düşürebiliriz. Bunun ilacı budur. O yüzden ben bunu sizin kanalınızla belediyemizden rica ediyorum.
Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi olarak bir yandan da ilimizin ekonomik yaşamına önemli dokunuşlar yapıyorsunuz. Söz konusu çalışmalarınız hakkında bilgiler verebilir misiniz?
Ticaret ve Sanayi Odasında İnşaat odasını temsilen arkadaşlarımızın destekleri ve onların öngörüleriyle seçildim. Buradan onlara özellikle meclis üyelerimize bir kez daha teşekkür ediyorum. Burada bizim ideallerimiz ve hedeflerimiz vardı. Bu ideal ve hedeflerimizin bir kısmını kendim adıma olanlarını gerçekleştirdim. Bir kısmını ise gerçekleştiremedim. Bunun sebeplerinden en önemlisi pandemi süreci oldu. Yaklaşık 2 yıl bizim dönemimize denk geldi. Özellikle kadın girişimcilerle, genç girişimcilerle ve diğer branşlarda işi belli bir noktaya getirmiştik. Kooperatifçilik alanında ve diğer sosyal alanlarda ciddi çalışmalar yapılırken pandemi süreci bir tıkanıklığa sebep oldu. Şu anda geldiğimiz nokta itibariyle tekrardan çalışmalarımız hız kazandı. Şu anda bir proje okulumuz var. Benimde mezun olduğum Bolu Endüstri Meslek Lisesini, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği proje okulu olarak devreye aldı. Şu anda ülkemizde ara eleman ihtiyacı had safhada. Bütün öğrencilerimiz hayatta iyi bir yere gelmek için doktor, mühendis olmak istiyor. Bu en doğal hakları ama önümüzdeki 5-10 yıl içinde bir elektrikçi bir doktordan çok daha fazla kazanacak. Bir su tesisatçısı bir doktordan daha çok kazanacak. O yüzden ara mesleklere, yetenekli öğrencilerimizin mutlaka yönlendirilmesini istiyoruz. Bu noktada Bolu Endüstri Meslek Lisesi ile gerçek anlamda bir çalışma içerisindeyiz. Burada arkadaşlar teveccüh ederek beni komisyon başkanı olarak seçtiler. Biz 3 kişilik bir komisyonla çalışmalarımıza başladık. Eğer biz bu görevlerde kalırsak bunun meyvelerini önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde ciddi anlamda görmek istiyoruz. Özellikle organize sanayi içersindeki arkadaşlarımıza 2-3 yıl içersinde elemanlar kazandırmak derdindeyiz. Böyle bir düşüncemiz var. Diğer çalışmalarla ilgili olarak devam eden bir sürecimiz var ama benim şu anda en çok önemsediğim konu bu okul. Bu aşamada Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız Sayın Türker Ateş’e de ayrı bir parantez açmak gerekir. Özellikle meclis üyelerimiz ile birlikte onun başkanlığında ilimizin ticaret erbaplarıyla sık sık bir araya gelerek çok değerli çalışmalar yapıyoruz. İlimizin ticaret dünyasına yönelik olarak çok önemli kararlar alıyor ve yaşama geçiriyoruz. Sayın Ateş, ilimizi ulusal anlamda da birçok platformda üst düzeyde temsil ederek kentimize çok büyük bir prestij ve katkı sağlıyor. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Hayatınızda çok önemli bir yere sahip olan Boluspor Kulübünde Tesislerden Sorumlu Başkan Vekili olarak görev yapıyorsunuz. Göreve gelir gelmez üst ve altyapı anlamında çok önemli çalışmalara imza attınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Taraftarlara vermek istediğiniz mesaj nedir?
Mayıs ayında yapılan kongrede Sayın Savaş Abak başkanlığında 34 kişilik yönetim kuruluyla bu göreve seçildik. Gerçekten de çok zor bir dönemde göreve geldik. Yaptığımız ilk yönetim kurulu toplantısından bu yana Sayın başkanımızın çok iyi işler yapacağını gördüm. Çünkü görev alan arkadaşlarımızın hepsi Boluspor’u şu anda tamamen benimsemiş ve zamanlarını tamamen buna ayırmış durumdalar. Bizim şöyle bir mottomuz var; “Bizden önce gelen yönetimleri, bizden önce Boluspor’a destek veren herkesi takdir ediyoruz. Onlar bizim arkadaşımız, dostumuz bir şekilde paydaşımız olan insanlar. Onlara minnet ve şükran duyuyoruz.” Boluspor’un içinde bulunduğu ekonomik durumlardan dolayı tesislerde ciddi anlamda tadilata ihtiyaç duyuluyordu. Bununla ilgili olarak resmi kurumlara yazılar yazılmasına rağmen ertelenen ve bir türlü gerçekleştirilemeyen yatırımlar beklemekteydi. Geldiğimizde şunu gördük; Özellikle ana bina ve altyapının çatısı çok kötü durumda. Özellikle ana binada futbolcularımızın kullandığı 32 oda var. Bunların tamamının çatıdan kaynaklı olarak yaşanamayacak bir noktaya geldiğini gördük. İvedilikle çatı programını gündeme aldık. Bu konuda hemen çalışmalara başladık. Normalde 2-3 ay sürecek bir işi 20- 23 günde toparladık. Bu süre içersinde nisan ayında yağmayacak kadar yağmur yağdı. Buna rağmen bu işi başardık. Şu anda odalarımızı kurtardık. Bunun dışında üst kat ve alt kat olmak üzere soyunma odaları ve depo başta olmak üzere aklınıza ne geliyorsa ana binada tamamının içini boyadık. Dış cephede komple boyama yaptık. Tadilat ve tamiratları bitirdik. Ön saha vardı. Antreman sahası. Orası kurumuştu. Tamamen o sahanın çimlendirmesi yapıldı. Tesislerimizi olabildiğince dört dörtlük yaparak kullanım noktasına getirdik. Özellikle transfer komitemiz ve sahalarla ilgili olarak arkadaşlarımız çok yoğun bir şekilde çalıştılar. Görevlendirme noktasında herkes işini en iyi şekilde yapıyor. Burada en büyük pay doğal olarak Sayın Başkanımıza aittir. Sayın Savaş Abak, daha önceki başkanlık döneminde edindiği tecrübeleri de sahaya yansıtarak Boluspor’u çok iyi bir noktaya getiriyor. Sonuçta tesisler ve diğer konularda belli bir aşamaya gelmiş olduk. Bu tablonun oluşmasına emek veren tüm arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Bunun dışında bir kampanya yapıldı. Bu kampanyaya ciddi destekler oldu. Esnaflarımızdan inanılmaz destekler aldık. Herkes, karınca kararınca Boluspor’a destek veriyor. Bu sene böyle bir hava var. Geriye sportif başarı kalıyor. Sportif başarı noktasında açıkçası taraftarımızın bu sene çok fazla bir beklenti içerisine girmesini kendi adıma söylemek gerekirse istemiyorum. Şu anda bir restorasyon süreci içerisindeyiz. Olursa eyvallah, baş tacımızdır. Amacımız orta sıralarda onları çok fazla sıkıntıya ve strese sokmadan istikrarlı bir şekilde ligi götürmektir. Hocamızın da doğru bir isim olduğunu düşünüyorum. Taraftarımızın da istediği ve beğendiği bir hoca oldu. İnşallah taraftarımız bizi destekler ve kamuoyu bu şekilde bizi destekleyecek olursa görev süremiz olan bu 3 sene içerisinde güzel günler görmek istiyoruz. Dolayısıyla birlik ve beraberlik diyorum. Başka da hiçbir şey demiyorum.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bolu Ticaret ve Sanayi Odası ile Boluspor tamamen siyasetten uzak kurumlar. Özellikle Boluspor noktasında her kesimden insanların Boluspor’u sevdiğini, bir gönül bağı olduğunu ve Boluspor’un başarısı için dua ettiğini biliyorum. O anlamda herkesin imkânları ölçüsünde bize olan desteklerini sürdürmelerini istiyorum. Önümüzde zor bir süreç var. Düşüşler ve çıkışlar olacaktır. İyi ve kötü günler olacaktır. Önemli olan burada hedefe varmaktır. Hedefe varma noktasında bize destek olurlarsa biz de onlarla birlikte bu hedefe yürümek istiyoruz. İnşallah başarırız.