Alemdar İnşaat “Sabit taksit Sabit fiyat” garantisiyle başlattığı son
kampanyasıyla İnşaat sektöründe yeni bir çığır açtı. Hem Bitmiş Projelerde hem
de Temelden Projelerde önemli alım kolaylıkları sağlayan Alemdar İnşaat, konut
sahibi olmak isteyen vatandaşlarımızı bankasız ve kefilsiz ev sahibi yapıyor.
Alemdar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Alemdar ile hem kampanyanın
gelişimi hem de Türkiye ekonomisinin geleceği ile ilgili önemli bir röportaj
yaptık.
Abdullah Bey,
geçtiğimiz aylarda Bolu’da başlatmış olduğunuz bir kampanya vardı. İl genelinde
büyük bir ses getirdi. Bu kampanyanın geri dönüşüm süreci size nasıl oldu?
İnşaat sektörünün önümüzdeki günlerde yaşayacağı evreyi nasıl
değerlendirirsiniz?
Bu kampanyamız
öncesinde ülkemizin içinde bulunduğu durum nedeniyle hem kredi faizlerinde, hem
Dolar ve Euro’da, hem de konut kredisi faizlerinde ciddi bir yükselme vardı.
Bütün bunları önümüze koyduğumuz zaman bir hesaplama yaparak, ‘ insanlarımızı
nasıl ev sahibi yaparız?’ Dedik. Sonuçta bizim hemen hemen tüm mahallelerde her
kesime hitap eden projelerimiz var. 3+1, 2+1, 1+1 gibi… Konsept geniş olduğu
için böyle bir çalışmayı başlattık. Şu anda bize olan geri dönüşler doğru bir
çalışma başlattığımızı ve doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Hatta bu
kampanyanın lansmanını yaparken önümüzdeki dönemin satış modeli olabileceğini
vurgulamıştım. Neticede faizlerin çok yüksek olduğu bir ortamda banka kanalıyla
ilerlemeniz belli bir yere kadar olur. Dolayısıyla burada her firma kendi
özkaynaklarını ve gücünü devreye sokmak zorunda. Neticede insanlarımızın konut
ve barınma ihtiyaçları varsa sağlamak zorundayız. Ben işin sosyal boyutunu da
bu anlamda çok önemsiyorum. İnsanların mevcut imkânlarını rantabl hale getirip bankada
harcayacakları eforun yarısını harcamak suretiyle daire sahibi yapabiliyoruz.
Bunu da önümüzde dönemde artırarak devam ettirmek istiyoruz. Şu anda toplam
hacmimizin % 15’ni bu işe ayırmış durumdayız. İlerleyen zamanda gidişata göre
bu oranı artırabiliriz. Şu ana kadar aldığımız geri dönüşler ve bu işten
faydalananlardan edindiğimiz izlenime göre doğru bir yolda olduğumuzu
görüyoruz. Bence Türkiye’de şunu yapmamız gerekiyor. Hepimiz ‘dolar ya da
faiz yükseliyor’ diye oturup ağlarsak ve her şeyi devletten beklersek belirli
bir noktaya varma şansımız yok. Dolayısıyla hepimizin elini taşın altına
koyarak yeni fikirler üretmek suretiyle kendi işimizi kendimiz görmeye bakmamız
lazım. Neticede bu hayat devam ediyor. İnsanlar her gün acıkıyor ve yemek
yemesi gerekiyor. Barınma ihtiyacını gidermesi gerekiyor. Tabi ki Dolar ve
Euro’nun yükselmesi, faizlerin yükselmesi ve ekonomik şartlar önemli ama buraya
takılmaktansa ‘Daha fazla nasıl üretiriz?’,’ Daha fazla
nasıl başarılı oluruz?’ Ya da ‘Nasıl bir çözüm üretirsek bu işten
daha iyi verimli sonuçlar alırız?’ diye düşünmekte fayda olduğuna
inanıyorum. Sonuçta yaptığımız işin doğru olduğuna ve sonuçlarını da aldığımıza
göre doğru yolda olduğumuzu görüyorum. İnşallah bu kampanya bu şekilde devam
edecek. Bu kampanyaya rağbet gösteren tüm Bolu halkına sizin kanalınızla
teşekkür ediyorum.
Önümüzdeki dönem için
İnşaat sektörünün gelişimi ile ilgili olarak neler söylemek istersiniz?
Şimdi bakın biz
sizinle bu konuda çok röportajlar yaptık. Bu konuda hiçbir zaman kötümser
olmadım. ‘Deniz dalgasızsa herkes kaptandır”’diye bir söz vardır. Önemli olan
dalgalı denizde bu işi başarmaktır. Abdullah Alemdar olarak ben burada
hükümetin yaptığı işe kafa yorsam hiç kimseye bir faydası olmaz. Ben kendi
işime kafa yoruyorum. Dolayısıyla her bireyimizin bu dönemde kendi işine
odaklanması gerekiyor. Eğer gemide miçoysa ‘miçoluğunu yapması lazım’
Kaptansa ‘Kaptanlığını yapması lazım’ Tayfaysa da ‘Tayfalığını yapması
lazım’Dolayısıyla herkes kendi işini yaparsa ‘O kaptan o gemiyi
sağlam bir şekilde yerine götürecektir’ diye düşünüyorum. ‘Hiç
birimiz işimizi yapmazsak kaptanın ayağına dolaşırız ve batmayacak olan gemiyi
de batırırız’ diye düşünüyorum.
Ekonomi ile siyaset
son yıllarda ülkemizde doğru orantılı olarak seyrediyor. Buradan ekonomik bazda
siyaset alanına bir geçiş yapacak olursak, Bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
modeli var. Siz daha önceki açıklamalarınızda ‘Bu sistem profesyonelce
uygulanırsa verimli olacağına inanıyorum’ demiştiniz. Ekonomi, ülkemizin
yumuşak karnı. Ekonominin başında ise Sayın Cumhurbaşkanımızın damadı Berat
Albayrak var. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Bu konularda baştan
söylediğim gibi olayı kişiselleştirmek istemem. Kabineye genel olarak
baktığımız zaman hem Bakanlık sayısının artması anlamında hem de seçilen
insanların verimli olabilme kriterlerine baktığımız zaman ben kabineyi başarılı
buluyorum. Bu kabinenin başarılı olacağına da inanıyorum. Berat Albayrak Beyin
o göreve getirilmesinin tesadüf olmadığını düşünüyorum. Berat bey daha önce bir
bakanlıkta görev yaptı ve bu bakanlıkta bana göre çok başarılı oldu. Çalışkan
ve dinamik bir insan. Ben fotoğrafa profesyonellik anlamında bakıyor ve
düşünüyorum. Piyasalar, daha önce orada görev almış ve sözlerini geçirebilecekleri
bir insanın bu göreve atanmasını bekliyorlardı. Fakat böyle olmayınca
piyasalarda buna tepki verdi. Daha doğrusu piyasayı yönlendirenler buna tepki
verdi. Bu tepkinin sonucunda da bazı olumsuz gelişmeler oldu. Uzun vadede başta
Berat bey olmak üzere bu kabinenin başarılı olacağına inanıyorum. Çünkü
Profesyonel bir şekilde çalışmak istediklerini görebiliyorum. Türkiye’nin şu
andaki konjektürel yapısı belki de onların en büyük şansızlığı… Eğer bu
fırtınalı ortamdan bu gemiyi çıkartırlarsa- ki bence çıkartacaklardır-
dolayısıyla bundan sonra hep beraber geriye dönüp baktığımızda şunu söyleme
şansımız olacak; “ Gerçekten biz bazı konularda bazı insanlara haksızlık
yapmışız” bunu dememek için bugünden temkinli olmak lazım. Ben tüm kabine
üyelerine destek verilmesi taraftarıyım. Eleştirmek her zaman en kolay şeydir.
Beni de çok eleştiren var. ‘Gel buyur işi yap’ dediğin zaman bin bir türlü
bahaneler üretebiliyorlar. Dolayısıyla biz destek vereceğiz. Elimizden geleni
yapacağız. Gemi de yürüyecek…
Son olarak Bolu
Objektif haber sitesi takipçilerine vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Şu anda dünya belli bir dönemden geçiyor. Belki bugüne kadar benimde yaşamadığım şeyleri ilk kez yaşıyoruz. Biz darbeler gördük. 15 Temmuzları yaşadık. Onun öncesinde 80’leri yaşadık. Ekonomik krizler yaşadık. Anayasa kitapçıklarının fırlatılmasını gördük. Ama bu bambaşka bir şey. Şu ana kadar gördüğümüz şey bugüne kadar görmediklerimizden farklı gelişiyor… Normal şartlarda kriz dediğin bir akşamda gelir Dolar/ Euro % 100 ya da % 200 artar. Devalüasyon olur. Ertesi gün tedbirler alınır. Vatandaşın sırtına yüklenir. Krediler gelir. Sonra bu iş çözülür. Bu sefer öyle değil. Sanki böyle yavaş yavaş bazı şeyler ilerliyor. Ezber bir yandan bozuluyor. Şu anda insanımızın en büyük problemi ezberinin bozulmuş olması. Türk İnsanı çok dinamik. Yani her şeyin altından kalkacak güçteyiz. Tek bir şey var. Birlik ve beraberlik. Hayata bakışımız ya da siyasi görüşümüz ne olursa olsun bütün bunları bir kenara bırakıp ülkeye olan bakışımızı bir tutarsak tüm bu yaşadıklarımızın da altından kalkacağımızı düşünüyorum. İcraatın başındakileri eleştirmek her zaman kolaydır. Onların yaşadıklarını hiç birimiz yaşamıyoruz. Abdullah Alemdar olarak benim yaşadıklarımı benim personelim yaşamıyor. Benim personelimin yaşadığını da ben yaşamıyorum. Dolayısıyla bu pencereden baktığımız zaman yine birlik ve beraberlik noktasına geliyoruz. Son olarak ‘Kim ne iş yapıyorsa o işini en iyi şekilde yapsın’ diyorum. Çünkü tek çözüm bu. Benim Babaannem ‘Oğlum işten artmaz dişten artar’ derdi yani tasarruf yapmamız gerekiyor. Tasarruf yapmayı maalesef unuttuk. Bu yüzden tasarruf yapmayı acilen öğrenmemiz lazım. Son söz; ‘Lüks tüketime son.’